31 Temmuz 2015 Cuma

Nöroloji Tarihinden


Nöroloji Tarihinden
Bağımsız nöroloji bir seksiyon olarak gelişmektedir. Nöroloji ve PsikiAntikçağın en ünlü hekimlerinden biri, kendi adıyla anılan tıp okulunun kurucusu. “Tıbbın Babası“ adıyla anılır. Hipokrat, İstanköy’deki (Ege Denizi’ndeki Kos Adası) okulun en ünlü öğretmeni idi. Olasılıkla, İÖ. 460-361 yılları arasında yaşadı. Larissa’da (Teselya) öldüğünde 100 yaşını geçmiş olduğuna dair söylentiler vardır. Ardında, kendisine atfedilen 70 eser bıraktı (Corpus Hippocraticum). Tarihçiler, böyle bir kişinin gerçekten yaşayıp yaşamadığı konusunda şüpheli. Hipokratik bilgilere göre tıp mesleğini icra eden hekimlere “Hipokratik“ sıfatı verilmektedir. Takipçileri Hipokrat’ın şeceresini baba tarafından Asclepius, ana tarafından ise Herkül’e dayandırmaktadırlar. Platon ve Aristoteles ondan saygı ile bahsederler (Bkz. Platon, Phaidron). Bazı eskiçağ yazarları , sadece kendi öğretisinin tanınması için Hipokrat ‘ın İstanköy kütüphanesini yaktığını yazarlar. Bu eserlerin bir kısmının öğrencileri tarafından, Hipokrat’ın ölümünden çok sonra yazıldığı ve içlerinde birbirleri ile çelişen görüşler olduğu belirtilmektedir. Ancak Hipokrat, başta Platon ve Aristoteles olmak üzere büyük düşünürleri daha antik çağda bile etkilemiş, Arapça bilimin doğmasına büyük katkıları olmuş, Arapça bilimin Latinceye çevrilmesi ile batı yeniden doğuş (Renaissence) hareketini de etkilemiştir. Tıp ahlakı ve tıbbi olaylarda gözlem yöntemine verdiği önem bugün bile dikkat çekicidir. Tıpta Hipokratik yemin geleneği (Hipokrat Yemini) hemen hemen bütün dünya tarafından benimsenmiş ve kullanılagelmiştir. Hipokrat ya da Hipokratik tıp geleneğini bu derece önemli yapan ve etkisinin yüzyıllar boyu sürmesini sağlayan şey nedir? Bunun birkaç nedeni var; birincisi, tıp mesleğinin ahlaki kurallara bağlı olduğu vurgulaması ve mesleği “Ulvi“ bir idealizme büründürmesidir. Hipokrat bunu boş inanlar, gizemcilik üzerine değil tamamiyle doğal sebeplere dayalı. (Naturalist) bir tıp düşüncesi üzerine oturtarak yapmıştır. Tıbbın, zor öğrenilen ve öğrenimin tüm yaşam boyu sürdüğünü vurgulayan ünlü bir aforizmasında
“Hayat kısa,
Sanat uzun,
Fırsat anlık,
Tecrübe riskli,
Karar vermek zor” demektedir.

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Ether Sülfürigue Şişesi

Ether Sülfürigue Şişesi
 
 
 

Dr. İbrahim Ethem Ulagay Serum Şişesi

Dr. İbrahim Ethem Ulagay Serum Şişesi
 
 

Kina Forsin İlaç Şişesi

Kina Forsin İlaç Şişesi
 
 
 

Eski Lidocain Spray İlaç Şişesi

Eski Lidocain Spray İlaç Şişesi
 
 
 

Kızılaylı Eski Oksijenli Su Şişesi

Kızılaylı Eski Oksijenli Su Şişesi
 
 



Eski Oksijenli Su Şişesi

Eski Oksijenli Su Şişesi
 

Kaynak Link.

24 Temmuz 2015 Cuma

II. Beyazid Camii - Külliyesi ve Saglık Müzesi 'II.Beyazid Kompleksi'

II. Beyazid Camii - Külliyesi ve Saglık Müzesi
Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı
Aralık 25, 2006

İçindekiler
0.1       II.Beyazid  Camisi ve Külliyesi (II.Beyazid  Kompleksi)  
0.1.1    Darüşşifa  - Külliyenin Merkezi
0.1.2    Sağlık Müzesi ve Önemi
0.1.3    II.Beyazıd  Camisi Hakkında
 

0.1     II.Beyazid   Camisi   ve    Külliyesi   (II.Beyazid Kompleksi)

Tunca Nehri kıyısında bulunan  külliye Edirne’nin en önemli yapıtlarındandır. Cami,  tıp  medresesi,  imaret,  darüşşifa,  hamam,  mutfak,  Erzak  depoları  ve öbür bölümleriyle geniş bir alana yayılmıştır. Sultan II.Beyazıd’in 1484–1488 yılları arasında  yaptırdığı  külliyenin mimari Hayreddin’dir.  Çok etkileyici bir görünümü olan külliye küçüklü büyüklü yüze yakın kubbeyle örtülüdür.

Yapıların en ilginci 20.55 m. çaplı, tek kubbeli, iki minareli anıtsal camidir. Ana kubbeli mekanın yanlarında dokuzar kubbeli tabhane vardır.  Bu Bölümler doğrudan dışarı açılmaktadır. Kubbe geçişi pandantiflerle sağlanmıştır. Mermer  mihrap  ve minber  yalın  görünüşlüdür. Somaki mermerden, son derece zarif hünkar mahfili, Edirne’deki  ilk örnektir.  İç Mekanda ki Geç Dönem Barok Süsleme caminin yalın güzelliğini bozmaktadır. Öndeki revaklı avlunun ortasında mermer şadırvan vardır.

21 Temmuz 2015 Salı

Sabuncuoğlu Tıp Ve Cerrahi Tarihi Müzesi Tıp Tarihine Yolculuk

Sabuncuoğlu Tıp Ve Cerrahi Tarihi Müzesi 'Tıp Tarihine Yolculuk'

Sabuncuoğlu Şerefeddin Tıp Ve Cerrahi Tarihi Müzesi; 703 yıllık tarihi Amasya Darüşşifası olan Bimarhane 2011 yılı Eylül ayı itibari ile Sabuncuoğlu Tıp Ve Cerrahi Tarihi Müzesi olarak, Amasya Belediyesi Kültür Müdürlüğü bünyesinde ziyaretçilerine kapılarını açtı. Müze; 1308-1309 yıllarında yapıldıktan sonra, İlhanlılar, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde hastaların tedavi edildiği önemli bir mekân olarak, Anadolu insanına hizmet etmişti. Son 11 yılını Amasya Belediye Konservatuarı eğitim binası olarak kullanıldıktan sonra, Belediye Başkanlığının almış olduğu bir karar ile Fatih Sultan Mehmet döneminin önemli hekimlerinden olan, Amasyalı Sabuncuoğlu Şerefeddin 1385-1470 adına tanzim edilmiş, ihtisas ve tematik özellikli bir müze olarak 2011 yılında hizmete açıldı.

Kamera/Metin Yazım : Mehmet SÖKMEN
Seslendirme : Rüksan Sökmen
Çekim Tarihi : 08.04.2015
Prodüksiyon Yapım Tarihi: 21.04.2015



Sabuncuoğlu Şerefeddin Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi

BİMARHANE / DARÜŞŞİFA
Sabuncuoğlu Tıp Ve Cerrahi Tarihi Müzesi

Bimar kelime anlamı itibari ile “hasta” demektir. Bimarhane ya da darüşşifa denilen binalar, Selçuklu ve Osmanlı döneminde hastaları iyileştirme amacıyla inşa edilmiş yapılardır.

Amasya, Yakutiye mahallesinde, Yeşilırmak'a paralel olarak uzanan cadde kenarında medrese plan şemasında inşa edilmiş olan Darüşşifanın giriş kapısı üzerinde, kapı nişini üç yönde tek satır halinde dolanan Arapça kitabesinden, yapıyı 1308 yılında, İlhanlı hükümdarı Sultan Olcaytu Mehmed Han, karısı İlduz Hatun ile Amasya’ya geldiklerinde, kölesi olan Anber Bin Abdullah ile Anadolu Emiri Ahmed Bey'e inşa ettirdiği öğrenilmektedir. Ancak mimarı hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Darüşşifanın günümüze ulaşmamış vakfiyesinin 1312 ‘de düzenlendiği de bilinmektedir.



Kendini Denek Olarak Kullanan Ünlü Tıp Alimi

Kendini Denek Olarak Kullanan Ünlü Tıp Alimi

Fatih Sultan Mehmet döneminin ünlü hekim ve cerrahı Amasyalı tıp alimi Sabuncuoğlu Şerefeddin adına açılan tıp ve cerrahi tarihi müzesi, barındırdığı tıbbi zenginliklerle tarihe ışık tutuyor. 

Sabuncuoğlu Şerefeddin'in, panzehir üretmek için yaptığı çalışmalarda kendisini zehirlediği, ardından ürettiği panzehiri kendi üzerinde denediği belirtiliyor.


Kaynak Link.

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Atina Asklepionu'nda Bulunan Cerahi Aletleri Gösteren Kabartma

Atina Asklepionu'nda Bulunan Cerahi Aletleri Gösteren Kabartma 

Tıp bir ihtiyaçtan doğduğuna göre, tarihi de insanlık tarihi kadar gerilere gider. Dolayısıyla hastalıkları tedavi için kullanılacak aletlerin ilk örnekleri de çok eskilere, tarih öncesi çağlara uzanır. Tarih öncesi çağlarda kullanılma olasılığı olan tıp aletlerini günümüz ilkel toplumlarında kullanılanlarla (mesela Avustralya yerlileri gibi) benzeşim yoluyla belirleyebilmekte ve adlandırabilmekteyiz. Kemik veya fildişi bıçaklar, apse boşaltmada kullanılan bızlar, sıyırma aletleri günümüze kalan prehistorik tıp alet örnekleridir. 


Fotoğraflar : http://dunyasaglikdernegi.com/basin-odasi-detay/5/aktuel-arkeoloji-caglar-boyu-tip-sayisindan-secmeler

Eski Çağlarda Beyin Ameliyatı ‘Trepanasyon’

Eski Çağlarda Beyin Ameliyatı ‘Trepanasyon’


Trepanasyon, yaşayan birinin ya da bir ölünün kafatasında, öngörülen bir amaç doğrultusunda belirli bir tekniğe bağlı kalarak gerçekleştirilen operasyondur. Bu operasyon sırasında kullanılan ameliyat aleti 'trepan' adıyla bilinir. Geçmişi tarih öncesi çağlara kadar giden trepanasyon; ritüel, büyüsel, ve terapötik yönleriyle insanoğlunun beyinde gerçekleştirdiği en eski ameliyat türüdür.  


Kaynakhttp://dunyasaglikdernegi.com/basin-odasi-detay/5/aktuel-arkeoloji-caglar-boyu-tip-sayisindan-secmeler

MS Yaklaşık 40-90 Yılları Arasında Yaşamış Olan Yunan Hekim, Eczacı Ve Botanist Dioskorides

MS Yaklaşık 40-90 Yılları Arasında Yaşamış Olan 
Yunan Hekim, Eczacı Ve Botanist Dioskorides


Fotoğraflar : http://dunyasaglikdernegi.com/basin-odasi-detay/5/aktuel-arkeoloji-caglar-boyu-tip-sayisindan-secmeler

Çanakkale'ye Gitmek İçin Gönüllü Olarak Hilal-i Ahmer'e Katılan Kadınlar

Çanakkale'ye Gitmek İçin Gönüllü Olarak Hilal-i Ahmer'e Katılan Kadınlar




Kaynaklar
Fotoğraflar : http://mevsiim.tumblr.com/post/45676772998

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Kadınlar ve Spor '1940 Stili'

Kadınlar ve Spor '1940 Stili'

Kadınların 1940'lı yıllarda o günün spor anlayışıyla yapmış olduğu hareketlerdir.

1850'li Yıllarda Kullanılan Fıtık Aleti

1850'li Yıllarda Kullanılan Fıtık Aleti


Kesilen Kısımda Kanı Durdurmak İçin Kullanılan Alet

Kesilen Kısımda Kanı Durdurmak İçin Kullanılan Alet


1800’lü Yıllarda Yumurtalık Ve Rahim Kanserlerinde Tümörleri Almak İçin Kullanılan Nesne

1800’lü yıllarda Yumurtalık ve rahim kanserlerinde tümörleri almak için kullanılıyordu. Zincir kanın akmasını engelliyordu.


Döner Bıçakları Ve Vakumla Vücuttan Kan Alınmasını Sağlayan 1840 Yılında İcat Edilen Yapak Sülük

Döner Bıçakları Ve Vakumla Vücuttan Kan Alınmasını Sağlayan 
1840 Yılında İcat Edilen Yapak Sülük

Yapak sülük 1840 yılında icat edildi. 
Döner bıçakları ve vakumla vücuttan kan alınmasını sağlıyordu.


1880 - 1910 Yılları Arasında Hastanın Ağzının İçine Konularak Havayolunun Açık Tutulması Sağlamak Amaçlı Kullanılan Ahşap Vida

1880 - 1910 Yılları Arasında Hastanın Ağzının İçine Konularak 
Havayolunun Açık Tutulması Sağlamak Amaçlı Kullanılan Ahşap Vida


Çift Yüzlü İnsan : Edward Mordrake

Çift Yüzlü İnsan : Edward Mordrake
 
Edward Mordrake’in 19. Yüzyılda yaşamış ingiliz soylularından olduğu söylenir.
Çift yüze sahip olup, ön yüzü normal insan silueti gibi görünürken, arka yüzü bir ucubeyi andırıyormuş. Arka yüzündeki ağzıyla yemek yiyemiyor, konuşamıyor sadece gülüp, ağlayabiliyormuş. Arka yüzünün her gece kendisine korkunç şeyler fısıldadığını söylese de hiçbir doktor bu yüzü almaya cesaret edememiş.
Kafasına ön tarafından bakıldığında yakışıklı sayılabilecek bir erkek gibi gözükürken; arka yüzünde şeytani bir kadın olduğu söylenir. Dediğine göre bu kadın o ağlarken gülüyormuş ve kendisiyle psikolojisini tahrip edecek şekilde sohbete girişiyormuş. Edward daha fazla dayanamayıp 23 yaşında intihar etmiş. Tom Waits, bu trajediyi ‘Poor Edward’ isimli muhteşem eserinde dile getirmiştir.
 
 

12 Temmuz 2015 Pazar

Beyin Ameliyatlarında Kullanılan Zincirli Kafatası Testeresi

Kafatası Testeresi

Zincirli bir düzeneğe sahip bu testere beyin ameliyatlarında kullanılıyordu.

Yara Açıcı

Yara Açıcı
 
Pis kanı akıtmak için kullanılıyordu.
 

Bağımlılık Yapıcı Özelliği Keşfedilmeden Önce Ağrı Kesici Olarak Kullanılan Eroin Ve Kokain

Bağımlılık Yapıcı Özelliği Keşfedilmeden Önce Ağrı Kesici Olarak Kullanılan
Eroin Ve Kokain
 
Eroin ve Kokain Öksürük Şurubu
 
Bağımlılık yapıcı özelliği keşfedilmeden önce, eroin ve kokain ağrı kesici olarak kullanılıyordu. Üretici olan Bayer bu maddelerin bağımlılık yapıcı özelliğini bulmadan önce bir kaç yıl boyunca bu 2 madde öksürük şurubu olarak kullanıldı.
 

Diş Çekme Pensesi

Diş Çekme Pensesi
 
Ortada gözüken vida dişe geçirilip, diş çekme olayının daha kolay olması sağlanıyordu. Tabi ki bunlar anestezinin icadından önce kullanılıyordu.
 

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Vücutta Bulanan Merminin Yerini Belirlemek İçin Kullanılan 'Hirtz Pusula' / 1915

Vücutta Bulanan Merminin Yerini Belirlemek İçin Kullanılan 'Hirtz Pusula' / 1915 


Kan Verme Aparatı

Kan Verme Aparatı


Doktorların Kadın Vücuduna Dokunmasının Yasak Olduğu Dönemlerde Kullanılan Anatomik Model

Anatomik Model

Doktorların kadın vücuduna dokunmasının yasak olduğu dönemlerde kullanılırdı. Muayeneye giden hasta kadınlar vücutlarının hangi bölgesinde sorun olduğunu göstermesi için kullanılırdı.


Korsenin Zararı

Korsenin Zararı

Bayanların daha ince bir vücuda sahip olmak için kullandıkları korseler kaburgaları sıkıştırarak ölümlere yol açıyordu.


Doğum Fantomu

Doğum Fantomu

İtalya'da 18. yüzyılda bebeklerin nasıl doğduğunu tıp ve ebelik eğitimi alanlara öğretmek için kullanılırdı.


Yapay Solunum Cihazı / 20. Yüzyıl Ortaları

Yapay Solunum Cihazı / 20. Yüzyıl Ortaları

Aşılar geliştirilene kadar oldukça sık rastlanan çocuk felci, akciğer kaslarını felce uğratarak, hastayı nefessiz kalma tehlikesiyle baş başa bırakıyordu. Yapay solunum cihazı nefes almaya yardımcı olarak hayat kurtarıyordu. Bazı hastalar senelerce bu cihaza bağlı kalarak yaşayabiliyordu.



Evsel Lavman Makinası / 1830’lar

Evsel Lavman Makinası / 1830’lar

Bazı çevrelerdeki inanışa göre, vücudunuzdan mümkün olduğunca çok sıvı çıkarmak gençleştirici bir etkiye sahipti ve hatta seks hayatına olumlu yönde katkı sağlıyordu. Bugün kolon lavajı olarak da bilinen bu yöntem bir zamanlar bazı sınıflar için çok gözdeydi.


Fransız Kurşun Çıkarıcısı / 16. Yüzyıl

Fransız Kurşun Çıkarıcısı / 16. Yüzyıl

16.yüzyıl başlarında ateşli silahların yaygınlaşmasıyla kullanıma giren bu alet, kurşunu çıkarmak için kullanılan vidaya sabitlenmiş uzayıp kısalabilen uzun bir çubuktan oluşuyordu.


Amputasyon Testeresi / 17. Yüzyıl

Amputasyon Testeresi  / 17. Yüzyıl

Cerrahlar zengin olduktan sonra özellikle bu tarz tıp ekipmanlarına para harcamaktan oldukça hoşlanıyorlardı. Özellikle altın kaplamalı aletler çok gözdeydi. Ne yazık ki bu ekipmanlarda bakteri üremesi çok yaygındı ve çoğu cerrah, operasyonlar arasında testereyi yıkamıyordu.


Yapay Gözler / 1940

Yapay Gözler / 1940

Bu gözler, hastanın doğal gözüne en uygun gözü bulmak için gözle ilgilenen doktorlar tarafından kullanılıyordu. 1940’larda bu gözler için cam yerine plastik kullanılmaya başlandı ve daha sonra da tamamen kullanımdan kaldırıldı.


İngiliz Anti-Mastürbasyon Aleti / 19. Yüzyıl Sonları

İngiliz Anti-Mastürbasyon Aleti / 19. Yüzyıl Sonları

Batı’da belki de son zamanlara kadar geçerli olan bir düşünceye göre, mastürbasyon erkek vücudunun tüm enerjisini ve canlılığını tüketen bir eylemdi. Bu model iç çamaşırının altına giyilmek için icat edilmişti.


Alman Amputasyon (Organ Kesme) Bıçağı / 18. Yüzyıl

Alman Amputasyon (Organ Kesme) Bıçağı / 18. Yüzyıl

18.yy icadı olan bu bıçak, özellikle cerrahlar tarafından bacağı dizin altından kesmek için kullanılıyordu. Anestezi olmadan uygulanan yöntem hasta için çok uzun sürse de sadece birkaç dakikadan oluşuyordu.


Frenginin Sonuçlarını Gösteren Üç Balmumu Bacak, Almanya / 18. Yüzyıl

Frenginin Sonuçlarını Gösteren Üç Balmumu Bacak, Almanya / 18. Yüzyıl


Frenginin bacakları ne hale getirdiğini gösteren bu üç balmumu bacak, seks yapmadan önce bir kez daha düşünmenize neden oluyor. Doktorlar ve halk sağlığı uzmanlarının frenginin yayılmasını engellemek amacıyla uyguladığı bu yöntem, insanları frenginin sonuçlarıyla karşı karşıya bırakıyor.


Tıp Eğitiminde Kullanılan Balmumu Kafatası / 18. Yüzyıl

Tıp Eğitiminde Kullanılan Balmumu Kafatası / 18. Yüzyıl

Tıp eğitiminde kullanılan bu kafatasının özelliği insan hayatının ne kadar kısa olduğunu vurgulamak. Bu kafatasının bir yanı öldükten sonra meydana gelecek çürümeyi, diğer yanı ise hala hayattayken ne durumda olduğunu gösteriyor. Bu parça temelde ise ölüm ve hayat arasındaki ince çizgiyi simgeliyor.


Taş Çıkarmak İçin Kullanılan Litotomi Koltuk Değneği / 19. Yüzyıl

Taş Çıkarmak İçin Kullanılan Litotomi Koltuk Değneği / 19. Yüzyıl

Böbrek taşlarının kırılmasında kullanılan yöntem belki de serginin en korkunç parçası. Anestezi kullanılmadan uygulanan yöntem, hastayı adeta tavuk gibi ayak bileklerini kulaklarına kadar bağlayarak yatırıp, cerrahın, hastanın bacaklarının arasından taşı çıkarmasından oluşuyordu.


İlk Modern Protez Ellerden Biri / 1800'lü Yıllar

İlk Modern Protez Ellerden Biri / 1800'lü Yıllar



Orta Çağa Ait Antik Protez Bacak

Orta Çağa Ait Antik Protez Bacak


Protez Bacaklı Kadın / 1890

Protez Bacaklı Kadın / 1890


Islak Battaniyelere Sarılarak Tedavi Edilen Akıl Hastaları

Islak Battaniyelere Sarılarak Tedavi Edilen Akıl Hastaları


Dr. Spark'ın Omurilik Sorunları İçin Geliştirdiği Cihaz / 1878

 Dr. Spark'ın Omurilik Sorunları İçin Geliştirdiği Cihaz / 1878


10 Temmuz 2015 Cuma

Çocuk Felci Aşısı Bulunmadan Önce Uygulanan Tedavi Yöntemi / 1955 - Dr. Salk

1955'de Dr. Salk çocuk felci aşısını bulana kadar ise fotoğraftaki tedavi yöntemi uygulanmaktaydı. 

Çocuk felcine neden olan virüs bazı şansız hastalarda beyin sapına yerleşerek buradaki solunum merkezini felç ediyor ve hastayı nefes alamaz hale getiriyordu.


Buna engel olmak için yapılan bu ekmek fırını benzeri alet mekanik bir akciğer olup, çocukların nefes alıp vermesine yardımcı olmaya çalışsa da bu makinede aylarca yaşayan çocukların hemen hepsi hayatını kaybetmiştir.


Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi

Kayseri'de Çifte Medrese adıyla tanınan bina birbirine bitişik, açık avlulu iki yapıdan teşekkül eder. Birinin diğerinden daha enli olması dışında her iki bina da tipik medrese şemasına sahiptir. Ancak form bakımından görülen benzerlik fonksiyon bakımından görülmez; çünkü batıdaki bina bir şifahane, doğudaki tıp medresesidir. Diğer bir deyişle biri sağlık, öbürü eğitim kurumudur.


Gerek şifahane gerekse medrese bir açık avlu etrafında tertiplenen dört eyvanlı şemaya uygun olarak inşa edilmiştir. Şifahane, dış ölçüleri 41x32.50 m. olan dikdörtgen biçiminde bir yapıdır. Dört köşe avlusunun bir kenarı 12.50 m. olup üç yanı üç kemerli revaklarla çevrilidir. Ana eyvanın önüne rastlayan dördüncü revak tek açıklıklı yapılmıştır. Eyvanlar geniş açıklıklı orta kemerlerin gerisinde bulunur. Kuzeye düşen ana eyvan 10.50 m. derinliğinde ve 9 m. eninde büyük ve yüksek bir mekândır. Ana eyvanın iki yanına odalar konulmuş bunlardan batıdaki küçük bir oda, doğudaki ise birinden ötekine geçilen iki dikdörtgen oda şeklinde tertiplenmiştir. Portal yapının uzunlamasına ekseni üzerinde değildir; avlunun batısındaki revağın ekseni üzerinde bulunur. Beşik tonozlu dar bir geçitle şifahane bölümüne içeriden bağlanmış olan medrese, şifahaneden bir metre kadar geride yer almıştır, bununla giriş cephesindeki iki yapı vurgulanmak istenmiştir. Bu küçük fark göz önüne alınmazsa medresenin derinliği şifahaneninkine eşittir denilebilir. Ancak eni daha dar olup 27.50 metredir. Dolayısıyla avlusu da 14.00x8.00 m. ölçülerinde bir dikdörtgendir. Şifahanede olduğu gibi burada da bir revak avlunun dört tarafını çevirir. Dikdörtgen avlunun uzun kenarında revak üç kemerlidir ve yan eyvanlar orta açıklığın gerisinde bulunur. Avlunun dar kenarı kuzeyde, ana eyvanın önünde, tek kemerli; güneyde ise iki kemerlidir. Bu durum güneydeki binanın ekseninden kaydırılarak kemerlerden batıdakinin arkasına konulması zorunluluğunu doğurmuştur. Medresenin ana eyvanı, şifahanenin ana eyvanından daha dar ve daha az derindir (9.70x7.50 m.); bu eyvanın iki yanında ise biri büyük diğeri küçük iki oda vardır. Doğu eyvanıyla yapının kuzeydoğu köşesindeki oda arasında bulunan ve altlı üstlü mezar mahzeni ile mescit kapıları avluya bakan türbe, dıştan sekiz köşeli mescid katı ve sekiz köşeli prizmatik külâhı ile tipik bir Selçuklu türbesidir. Mescidin içi silindir biçimindedir. Karşılıklı olarak duvarlarına biri dikdörtgen, öbürü yarımdaire sekiz niş açılmıştır. Bunlardan güneydoğudaki yarım-daire niş mihraptır. Dış görünüşü itibariyle sekizgen olan külâh içte de sekiz köşeli olarak yükselir ki, bu duruma külâhlarının içi daima kubbeli olan Anadolu Selçuklu türbe mimarisinde az rastlanmaktadır. Medresenin portali yine şifahanede olduğu gibi, batı revağının ekseni üzerinde, yanı soldadır.