Kayseri'de Çifte Medrese adıyla tanınan bina birbirine
bitişik, açık avlulu iki yapıdan teşekkül eder. Birinin diğerinden daha enli
olması dışında her iki bina da tipik medrese şemasına sahiptir. Ancak form
bakımından görülen benzerlik fonksiyon bakımından görülmez; çünkü batıdaki bina
bir şifahane, doğudaki tıp medresesidir. Diğer bir deyişle biri sağlık, öbürü
eğitim kurumudur.
Gerek şifahane gerekse medrese bir açık avlu etrafında
tertiplenen dört eyvanlı şemaya uygun olarak inşa edilmiştir. Şifahane, dış
ölçüleri 41x32.50 m. olan dikdörtgen biçiminde bir yapıdır. Dört köşe avlusunun
bir kenarı 12.50 m. olup üç yanı üç kemerli revaklarla çevrilidir. Ana eyvanın
önüne rastlayan dördüncü revak tek açıklıklı yapılmıştır. Eyvanlar geniş
açıklıklı orta kemerlerin gerisinde bulunur. Kuzeye düşen ana eyvan 10.50 m.
derinliğinde ve 9 m. eninde büyük ve yüksek bir mekândır. Ana eyvanın iki
yanına odalar konulmuş bunlardan batıdaki küçük bir oda, doğudaki ise birinden
ötekine geçilen iki dikdörtgen oda şeklinde tertiplenmiştir. Portal yapının
uzunlamasına ekseni üzerinde değildir; avlunun batısındaki revağın ekseni
üzerinde bulunur. Beşik tonozlu dar bir geçitle şifahane bölümüne içeriden
bağlanmış olan medrese, şifahaneden bir metre kadar geride yer almıştır,
bununla giriş cephesindeki iki yapı vurgulanmak istenmiştir. Bu küçük fark göz
önüne alınmazsa medresenin derinliği şifahaneninkine eşittir denilebilir. Ancak
eni daha dar olup 27.50 metredir. Dolayısıyla avlusu da 14.00x8.00 m.
ölçülerinde bir dikdörtgendir. Şifahanede olduğu gibi burada da bir revak
avlunun dört tarafını çevirir. Dikdörtgen avlunun uzun kenarında revak üç
kemerlidir ve yan eyvanlar orta açıklığın gerisinde bulunur. Avlunun dar kenarı
kuzeyde, ana eyvanın önünde, tek kemerli; güneyde ise iki kemerlidir. Bu durum
güneydeki binanın ekseninden kaydırılarak kemerlerden batıdakinin arkasına
konulması zorunluluğunu doğurmuştur. Medresenin ana eyvanı, şifahanenin ana
eyvanından daha dar ve daha az derindir (9.70x7.50 m.); bu eyvanın iki yanında
ise biri büyük diğeri küçük iki oda vardır. Doğu eyvanıyla yapının kuzeydoğu
köşesindeki oda arasında bulunan ve altlı üstlü mezar mahzeni ile mescit
kapıları avluya bakan türbe, dıştan sekiz köşeli mescid katı ve sekiz köşeli
prizmatik külâhı ile tipik bir Selçuklu türbesidir. Mescidin içi silindir
biçimindedir. Karşılıklı olarak duvarlarına biri dikdörtgen, öbürü yarımdaire
sekiz niş açılmıştır. Bunlardan güneydoğudaki yarım-daire niş mihraptır. Dış
görünüşü itibariyle sekizgen olan külâh içte de sekiz köşeli olarak yükselir
ki, bu duruma külâhlarının içi daima kubbeli olan Anadolu Selçuklu türbe
mimarisinde az rastlanmaktadır. Medresenin portali yine şifahanede olduğu gibi,
batı revağının ekseni üzerinde, yanı soldadır.
İki binadan meydana gelen iki kapılı manzumeden yalnız
şifahanenin portali üzerinde bulunan kitabe günümüze kadar gelmiş bulunuyor.
Kitabeden şifahanenin 602 H.(1205) yılında II. Kılıç Arslan'ın kızı ve I.
Gıyâseddin Keyhüsrev'in kardeşi Gevher Nesibe Hatun'un vasiyeti üzerine inşa
edildiğini öğreniyoruz. Şifahaneye bitişik olan Tıp Medresesi ise Gıyâsiye
Medresesi adıyla tanınır ve Gıyâseddin Keyhüsrev (1192-1196, 1204-1210)
tarafından yaptırıldığı kabul edilir. Ancak Tıp Medresesi'nin Gıyâseddin
Keyhüsrev tarafından yapıldığına ilişkin kesin bir bilgi yoktur. Selçuklu
Döneminde yan yana, fakat değişik fonksiyona sahip iki yapının başka şahıslarca
yaptırıldığı vakidir. Buna örnek olarak Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa'sını
gösterebiliriz. Diğer yandan bunun tam tersi durumlar da söz konusu
olabilmektedir. Kayseri'de Hacı Kılıç Camii ve Medresesi veya Mahperi Huand
Hatun Külliyesi gibi. Şu halde, Çifte Medrese'nin iki binasını da aynı şahsın
yaptırmış olması imkânsız değildir.
Medrese ve şifahanelerde bulunan türbelerde genellikle
bunların bânilerinin yattığı bir gerçektir. Meselâ I. Keyhüsrev'in oğlu I.
İzzeddin Keykâvus (1210-1219) Sivas'ta kendi yaptırdığı darüşşifadaki türbede
gömülüdür. Gıyâsiye Medresesi diye bilinen medresede de bir türbe var, fakat bu
türbenin Gıyâseddin Keyhüsrev'e ait olmadığını biliyoruz. Çünkü bu sultan Konya
Alâeddin Camii'nin haziresindeki Kümbedhâne'de gömülüdür. Dolayısıyla türbenin
Gevher Nesibe Hatun'a ait olduğunu düşünmek gerekir. Ancak bu takdirde türbenin
neden Gevher Nesibe Hatun tarafından yaptırıldığı kitâbesiyle sâbit olan
şifahane kısmında değil de medrese kısmında bulunduğu sorusu karşımıza çıkıyor.
Bu sorunun cevabı iki şekilde olabilir: Ya şifahane aslında türbenin bulunduğu
bina idi ve kitabe sonradan bu binanın portalinden sökülüp bugün şifahane
olarak tanınan binanın portaline konulmuştur ya da her iki bina aynı kimse
tarafından yaptırılmış ve bâniyesinin türbesi külliyenin uygun bir yerine
oturtulmuştur. Biz bu iki ihtimalden ikincisinin doğru olduğu kanısında bulunuyor
ve Çifte Medrese'nin tamamının Gevher Nesibe Hatun'un vasiyeti üzerine
yaptırıldığını ve türbede de bu sultanın yattığını sanıyoruz.
Çifte Medrese bugün Mimar Sinan Parkı içinde kalmakta olup
Erciyes Üniversitesi'ne bağlı Tıp Tarihi Müzesi olarak kullanılmaktadır.
MÜZENİN BÖLÜMLERİ
Tıbbı-ı Nebevi
Gevher Nesibe Eyvanı
Atatürk ve Askeri Hekimleri
Gevher Nesibe Sultan Mescidi ve Sandukası
Kışlık Dersane
Ibn-i Sina Eyvanı
Yazlık Dersane
Kütüphane
Selçuklu Kıyafetleri
Eski Türk Hekimleri
Sertababet
Eczane
Adli Tıp Tarihi
Dişçilik Tarihi
Hasta Odası
Hemşirelik tarihi
Gevher Nesibe Tıp Tarihi Hekimleri
Kayseri ve Civarı Şifalı Sular
Son Asır Türk Hekimleri
Eczacılık Tarihi ve Haç Hazırlama
Akşam Nakahat Eyvanı
Hasta Muayene Yeri
Ameliyathane ve Cerrahi Aletler
Türk Tıbbında Gelişim
Tıp tarihi Araştırma Enstitüsü
Sabah Nekahat Eyvanı
Akıl Hastanesi Ruh Hastalıkları Psikiyatri Koğuşları
Kaynak
Yazı: http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,44037/kayseri-erciyes-universitesi-gevher-nesibe-tip-tarihi-m-.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder